Yaşamım, Yazılarım, Zihinsel Atıştırmalıklar

Sadeleştirebilenlerden misiniz?

Kolay gibi görünen ama aslında ulaşılması çok zor olan bazı kavramlar vardır. “Sadelik” sanırım onların başında geliyor.

Üstelik günümüzde çok daha önemli ve değerli bir özellik haline geldi.

İnanılmaz düzeyde bir bilgi bombardımanı içinde yaşıyoruz. Aynı zamanda, yoğun bir tempo, koşuşturmaca içindeyiz. Artık zaman çok daha kısıtlı ve değerli. Dolayısıyla, uzun, ağdalı, detaylı, komplike anlatımlar, sunumlar, raporlar, toplantılar için harcayacak vaktimiz yok.

Sade hale getirdiğinizde, anlatması kolay, anlaması kolay ve uygulaması kolay hale geliyor.

***

İnsan yaradılışı gereği, etrafındakiler kendisini beğensin, sevsin, takdir etsin ister. Bunun için de bilgimizi, uzmanlığımızı, çalışkanlığımızı, yeteneğimizi ve sahip olduklarımızı göstermek isteriz. Bunun yolunun da, konuşmalarımızı, yazılarımızı, sunumlarımızı, ifadelerimizi, tarzımızı daha gösterişli, süslü, abartılı, kompleks, detaylı hale getirmekten geçtiğini düşünürüz.

Ne büyük bir yanılgı.

Kendine, bilgisine, uzmanlığına güvenen birisinin, konuyu süslemeye, komplike hale getirmeye ihtiyacı yoktur.

Ama tersi çoğunlukla geçerlidir.

Özgüven eksikliği olan kişi, bu açığını gösterişle, abartıyla kapatmaya, gereksiz detaylarda boğulmaya çok daha yatkın ve eğilimlidir.

Aynı şekilde, zihni berrak ve amacı net olanlar sadeliği başarabilirler. Öte yandan, kafası karışık olanlar sadeleştirebilme noktasnda çok zorlanırlar.

İçine çok sık düşülen yanılgılardan birisi de, sade ve basit kavramlarının birbirine karıştırılmasıdır. Basit, kolay anlamında kullanılmakla birlikte, sıradan, alelade, vasat çağrışımı da yapıyor. Oysa sadelik, yalın, doğal, abartıdan ve gereksiz detaylardan uzak anlamını taşıyor.

***

Yazarken, anlatırken, sunarken, çalışırken sadeleştirebilenler hep daha dikkat çekici olmuştur.

Örneğin, sizden herhangi bir konuyla ilgili bir sunum istendiğinde, bunu 50 slaytlık çok detaylı, konuya bir çok farklı açılardan bakan, tüm detayları içeren bir şekilde hazırlamanın daha pozitif bir etki bırakacağını düşünürüz. Böylelikle daha çok çalıştığımızı, daha fazla çaba harcadığımızı göstereceğimizi zannederiz.

Oysa, ne istenildiğini iyi anlayıp, beklenileni tam anlamıyla karşılayan sadece 10 slaytlık bir sunum hazırlamak, çok daha zor, çok daha emek isteyen, çok daha pozitif etki bırakan bir durumdur.

Benzer şekilde, yapmanız gereken bir konuşmayı, lafı uzatıp, gereksiz tekrarlara ve detaylara girerek 1 saatte tamamlamak yerine, amaca tam anlamıyla hitap eden bir içerikle 15 dakika içerisinde yapabilmek çok daha beceri ister.

Benjamin Franklin, yazdığı bir mektubun sonuna şu notu düşer; “yeteri kadar vaktim olmadığı için mektubu daha kısa yazamadım, kusura bakmayın”.

Leonardo Da Vinci’nin sadelik konusuna yaklaşımı çok daha çarpıcıdır; ”sadelik, sofistike olmanın en uç noktasıdır.”

Yine Einstein’in çok bilinen sözlerinden birisidir; “herhangi bir entelektüel ahmak, konuları daha büyük ve kompleks hale getirebilir. Tersi yönde ilerlemek için ise, bir dâhinin dokunuşuna ve cesaretine ihtiyaç duyulur”.

***

Sade, yalın, doğal, ama bir o kadar da etkili, özgün ve samimi olmayı başarabilmek.

Organik Lider başlıklı yazımda tanımladığım doğal, saf, hormonsuz bir liderin en önemli özelliklerinden birisinin bu olduğunu düşünüyorum.

Sadelik kavramını aslında sadece iş hayatı için değil, daha geniş bir bakış açısıyla, yaşamın tüm evreleri için ele almak gerekir. Yaşamının bütününe sadeliği yansıtabilenler, mutluluk, keyif, doyum gibi hepimizin peşinden koştuğu hedeflere ulaşabilme noktasında bir adım öndeler.

Konfüçyus’ün dediği gibi, aslında yaşamın kendisi sadedir, onu komplike hale getirme konusunda biz ısrar ediyoruz.

 

Copyright © 2015 · Okan Utkueri

www.okanutkueri.com sayfalarında yayınlanan tüm içerik hakları Okan Utkueri’ye aittir.

Beğendiyseniz Lütfen Paylaşın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir